Sosyal Medya

Güncel

Orta Doğu’da terör jeopolitiği ve ülkelerin pozisyonu - Yrd. Doç. Dr. Necati Anaz

Türkiye, 11 Eylül sonrası yeni küresel güvenlik(sizlik) siyasetinin belki de en çok muhatabı olan ve dünyanın terörle mücadelesinde en samimi ve en yakından mücadele eden ülkesi olmuştur.



Küresel güçler, özelde de Batı kendi ontolojik kırılganlığını Orta DoÄŸu’da izlediÄŸi terörle mücadele üzerinden yeniden ÅŸekillendirmek isterken dünyayı her geçen gün daha güvensiz ve daha çatışmacı bir ortama itmektedir. Batı, SoÄŸuk SavaÅŸ’ın sona ermesinden sonra ÅŸiddetle savunduÄŸu ve kırılgan coÄŸrafyalara empoze etmeye çalıştığı liberal güvenlikçi siyasetinin sonuna geldiÄŸinin ve bu siyasetin çıkmaza girdiÄŸinin farkında olarak ve bilerek halen Orta DoÄŸu’da alternatif kalkışmaları, terör jeopolitiÄŸi oyunları üzerinden idare etmeyi sürdürmektedir. Bu netameli terör siyaseti, Türkiye gibi bir bölge aktörünü çok yakından etkilemektedir. Türkiye, 2010’larda Arap Baharı’yla baÅŸlayan siyasal deÄŸiÅŸimin “tabandan-tavana” ivme kazanmasını ve bölgede devam eden yeniden ÅŸekillenmeyi desteklediÄŸi için küresel aktörlerin tepkisini de çekmiÅŸ oluyordu. Yaklaşık o tarihlerden bu yana Türkiye, kendi etrafında bitmeyen bir terör sarmalıyla mücadele etmekte ve bunu artık bir beka meselesi olarak görmektedir. Bu yazıda terörle mücadele adına Orta DoÄŸu coÄŸrafyasında aktörlerin pozisyonları üzerinden terör jeopolitiÄŸi ve Türkiye’nin güvenliÄŸi üzerinde durmak istiyorum. Bu konuda bakılacak en dinamik ve tartışılması elzem unsur DAEÅž’tir.
 
DAEÅž bölgede bir jeopolitik aktör olarak küresel güçlerin joker kartı rolünü oynamaktadır. DAEÅž gerek hilafet ve Ä°slam Devleti çıkışlarıyla bir taraftan dünya kamuoyu nezdinde hilafet ve devlet kavramlarının Ä°slam’la beraber nefret çöplüğüne atılmasını baÅŸarırken diÄŸer taraftan da bir ‘pretext’ terör örgütü olarak zamanı geldiÄŸinde tüm ölümcüllüğünü ve vahÅŸetini bölge halkına ve Türkiye üzerine kusabilme dirayeti gösterebilmektedir. DAEÅž ÅŸu an dünyada en kapasiteli, donanımlı ve tehlikeli terör örgütüdür. Orta DoÄŸu’da PKK/PYD ve Hizbullah gibi bölge örgütleriyle stratejik ortaklık kurmakta ve Esed’le sözde mücadelesinde ise tam bir bilinmezlik içerisine girmektedir. DAEÅž’in tek ve net düşmanı, bu durumda, Türkiye ve Özgür Suriye Ordusu’ndan baÅŸkası deÄŸildir. Bu çerçeveden bakıldığında bölgede terör üzerinden kurgulanan ve devam ettirilen vekâlet savaÅŸlarının muhataplarının her birisinin yolu bir ÅŸekilde DAEÅž’le kesiÅŸmekte ve DAEÅž bu aktörler için bulunmaz bir stratejik ortak olmaktadır. Bu aktörler teker teker irdelendiÄŸinde benimsedikleri jeopolitik tasarımların perde arkasını şöyle sıralayabiliriz:
 
Ä°ran:
 
Ä°ran, DAEÅž’le mücadele adına hem BaÄŸdat’a hem de Suriye üzerinden Akdeniz’e açılmak isteyen ve bunu Türkiye engelinin ortadan kaldırılmasıyla baÅŸaracak ve bu kirli terör savaşından en karlı çıkacak aktörlerden birisidir. Ä°ran, benimsediÄŸi teo-jeopolitik üzerinden çıkarlarını maksimize etmeyi amaçlarken hiç çekinmeden eyleme dönüştürdüğü ölümcüllüğünü Mesihlik ve Kerbela’nın dramatize edilen söylemleri temelinde meÅŸrulaÅŸtırma yoluna gitmektedir. Yani döktüğü Müslüman kanını Tanrı’dan aldığı icazetle döktüğünü ifade etmekte ve gelecekte dökeceÄŸi kanların meÅŸruiyetini de ÅŸimdiden saÄŸlamış olmaktadır. Bu minvalde, Ä°ran mezhepçi siyasetini tüm tekinsizliÄŸiyle ve gayrimeÅŸruluÄŸuyla sürdürmeye devam ederken bölgede yeni Kerbelaların oluÅŸmasından zerre kadar hayıflanmamaktadır. Esed’e sahip çıktığı kadar Filistin’e sahip çıkmayan Ä°ran, Sasani refleksleri üzerinden Orta DoÄŸu siyasetini devam ettirmektedir.
 
Hizbullah:
 
Esed’in kullanımında kalmayı ve Ä°ran’ın tüm necis iÅŸlerini üstlenmeyi vazife bilen bir örgüt olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir dönemler, Ä°srail’in yoÄŸun saldırısı üzerine tüm Müslümanların iyi temennilerini almış bu örgüt bugün tüm gaddarlığıyla, bölgede Åžia-jeopolitiÄŸinin en önemli aktörlerinden birisi olmaktadır. Hizbullah için Ä°srail, günahları paçasından akmaya baÅŸladığında günahlarından kurtulmaya yarayan kurtarıcı aÄŸacıdır. Ancak özünde Ä°srail’le aynı akla hizmet eden Hizbullah, post-Suriye krizinde bölge halkına kendini anlatmakta epey zorlanacaktır.
 
Ä°srail:
 
Ä°srail, tarihin hiçbir döneminde Orta DoÄŸu’da olup bitenlerden bu kadar memnun olamazdı. Ä°srail istese Orta DoÄŸu’yu bu kadar periÅŸan eden ve on yıllar sürecek bir çatışmanın fitilini çekemez, çekse bile kaybedenin sadece Ä°slam coÄŸrafyası olacağı bir savaşı baÅŸlatamazdı. Dolayısıyla Irak ve Suriye’de devam eden savaÅŸ, Ä°srail için son yüzyılda “Tanrı’nın yaptığı en iyi iÅŸlerden birisidir”. Ä°srail için kuÅŸların dahi terk ettiÄŸi ölü Halep, milyonların yaÅŸadığı Halep’ten daha iyi bir yerdir.
 
Suriye:
 
Bir ulus olma durumunu boÅŸ verin artık bir devleti bile kalamayan hatta MoÄŸol istilalarının bile bu kadar tahrip edemediÄŸi bir ölü coÄŸrafya olarak karşımıza çıkmaktadır. YaÅŸam fiÅŸi Rusya’nın ve Ä°ran’ın elinde olan Esed Suriye’si, bölgenin kıyametinin ve etkileri en az yarım yüzyıl devam edecek gözyaşı ve dramın sorumlusu olan devlettir. Akdeniz’in doÄŸusunda ikinci bir Lübnan olarak kalmaya razı bu devlet sadece ÅŸehirlerini ve insanlarını yıkmamış, Ä°slam’ın inÅŸa ettiÄŸi Åžam medeniyetinin de kökünü kazımış bir lanetli olarak karşımıza çıkmaktadır. Tek gayesi ayakta kalabilmek olan Suriye, mevcut vaziyeti koruyan her türlü harita çizimine razıdır. Arapların yüzkarası, Åžialığın maskarası ve Rusya’nın oyuncağı bir yönetimdir.
 
Irak:
 
BaÄŸdat’ı ikinci en büyük Åžia kenti yapan Saddam sonrası yönetim sadece kuzeyinde dökülen kandan deÄŸil bölgenin istikrarsızlığından da birinci dereceden sorumludur. Åžia jeopolitiÄŸini her ÅŸeyin önünde gören bu mezhepçi körlük sadece ülkeyi küresel iÅŸgalcilerin egemenliÄŸine terk etmemiÅŸ, aynı zamanda bölgenin dokusunu kökünden deÄŸiÅŸtirecek ayrılıkçı tohumların ekilmesinde de ön ayak olmuÅŸtur. Irak bugün ikinci el bir ülke ve Ä°ran yapımı malzemelerle inÅŸa edilmiÅŸ iÅŸlevsiz bir ünitedir. Irak, paralı askerleriyle DAEÅž terör örgütüyle bile baÅŸ edemezken Türkiye’nin güvenliÄŸini her boyutuyla tehdit eder konuma gelmiÅŸtir. PKK/PYD terör yapılanmasına lojistik destek saÄŸlayan BaÄŸdat, Türkiye’nin istikrasızlığını kendisine nimet bilmekte ve iktidarının devamını komÅŸusunun istikrarsızlığında aramaktadır.
 
Mısır:
 
Tüm bölgesel siyasetini Sisi diktatörlüğünün devamı üzerine kuran Mısır aynı zamanda Ä°srail’in güvenliÄŸi adına Gazze ablukasına destek veren ve bu yüzden de ABD’nin finansal yardımıyla ödüllendirilen bir devlettir. Ä°srail’den sonra ABD’nin en büyük dış yardımının alıcısı olan Mısır, kendisini Nil’in aktığı kadar nefes alabilen bir yapıya taşımıştır. Akdeniz’deki doÄŸal kaynakların Ä°srail tarafından sömürülmesine ses çıkarmadığı sürece de bu konforunda yani açlıkla tokluk arasında kalmaya razı vaziyettedir. Suriye’de olup bitenler Mısır’ı ancak Ä°srail’in rahatsız olduÄŸu kadar rahatsız etmektedir.
 
Suudi Arabistan:
 
Tükenen petrol dolarlarından dolayı panikleyen ve panikledikçe de ABD’nin güdümüne giren Suudi Arabistan, katı SelefiliÄŸinin kurbanı ve gelecekteki Suriye olma adaydır. Rejim deÄŸiÅŸikliÄŸi denemesini Yemen’de yapmaya kalkan Arabistan sadece askeri anlamda çuvalladığının farkına varmadığı gibi aynı zamanda da Yemen’e Ä°ran’ın yerleÅŸmesini saÄŸlamıştır. Suriye savaşında Türkiye’nin yanında duramayan Arabistan, Mısır’da Sisi’yi iktidara taşımak hususunda engel tanımamıştır. Ancak Mısır’ın Suudi Arabistan’la iÅŸleri sanıldığı gibi tozpembe gitmemektedir. Önümüzdeki yıllarda Suudi Arabistan sadece kendi coÄŸrafyasının deÄŸil aynı zamanda sessiz fakat yıkıcı sosyolojisinin de gazabını beklemektedir. İçine girdiÄŸi güvensizlik bunalımını ABD’den ithal ettiÄŸi üçüncü sınıf askeri teçhizatıyla atlatacağını sanan Suudi Arabistan aslında yeni krizlerin coÄŸrafyası ve Suriye iç savaşının uzaktan kaybedeni olmaya adaydır.
 
ABD:
 
Orta DoÄŸu’da devam eden ÅŸiddetin ve sömürgenin doÄŸrudan sorumlusu olan ABD, Suriye jeopolitiÄŸinde hamle üstünlüğünü Rusya’ya kaptırmanın ÅŸaÅŸkınlığını yaÅŸamaktadır. Düşük dozda devam eden bölgesel savaşı muhtemel barışa tercih eden ABD, Rusya’nın çevik ve kararlı Suriye iÅŸgalini öngörememiÅŸ veya öngörse bile sürdürülebilir bulmamıştır. Bu durum, ABD’ye Orta DoÄŸu’da cephe kaybettirmiÅŸ ve etkinliÄŸini azaltmıştır. ABD, Kürtlerin özellikle de PKK/PYD unsurlarının kontrolünü elinde tuttuÄŸu sürece Suriye-Irak-Türkiye denkleminde halen oyun kurucu olduÄŸunu düşünmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin Fırat Kalkanı Harekâtı’na son derece karşı çıkmış ve Türkiye’nin mücadele ettiÄŸi PKK/PYD terör örgütüne doÄŸrudan destek vermekten kaçınmamıştır. Bu desteÄŸin, Türkiye tarafından Orta DoÄŸu denkleminin altüst edilmesine kadar devam edeceÄŸi öngörülebilir. Tüm  bunlara raÄŸmen ABD, Rusya’nın Afganistan çıkmazına girdiÄŸini ve tüm tarafların savaÅŸtan yorulduÄŸunda yine ibrelerin kendisine döneceÄŸini düşünerek mevcut vaziyetten çok da ÅŸikâyetçi olmamaktadır.
 
Rusya:
 
Putin’le beraber ikinci Çarlık kalkışmasını yaÅŸayan Rusya, Orta DoÄŸu’nun yeni sömürge gücü olarak oyunda yerini almıştır. Sıcak denizlerde kalıcı bir üs bulmanın verdiÄŸi stratejik kazançla Suriye savaşına müdahale eden Rusya doÄŸalgazdan gelen tüm bütçesini kuma gömmekten çekinmemektedir. 2008’den bu yana üçüncü kez ABD’yi ikincil konumda bıraktığı için de ayrıca gurur duymakta ve kendisini kutlamaktadır. Büyük satranç oyununa geri döndüğü için oldukça memnun görünen Rusya henüz Alâeddin’in sihirli lambasından kendisi için ne sürprizler çıkacağının farkında deÄŸildir. Suriye’de ölü adamı iktidarda tutmanın faturasını her geçen gün daha ağır ödeyen Rusya aynı zamanda Türkiye gibi bölgenin önemli bir aktörünü dengelemek için de PKK/PYD unsurlarına dolaylı desteÄŸini sürdürmeye devam etmektedir. Ä°ran’la kurduÄŸu ittifak, bölgenin uzun süre normalleÅŸmesine mani olacak ÅŸekilde devam etmektedir.
 
Avrupa:
 
Bir bütün olarak kendisinden bahsedilmeyi çok da hak etmeyen Avrupa BirliÄŸi ve birliÄŸin önde gelen devletleri olarak Ä°ngiltere, Almanya ve Fransa; Orta DoÄŸu’nun muhtemel yeniden dizaynında masada kalmak için bölgede askeri ve siyasi giriÅŸimlerini sürdürmeye devam etmektedir. Bu grup, ÅŸimdilik, tüm kartlarını Türkiye’nin kaybetmesine oynamakta ve Türkiye muhalifi tüm terör örgütlerine lojistik destek saÄŸlamaktadır. PKK/PYD/FETÖ üçgeninde DAEÅž’le mücadele adına Türkiye’nin sınırlarını güvensizleÅŸtirmeyi ve enerjisinin PKK/PYD/FETO/DAEÅž mücadelesine gitmesini istemektedir. Bununla kendine rakip gördüğü bölgesel aktör Türkiye’yi pasifize etmeyi ve iç iÅŸleriyle boÄŸuÅŸan bir ülke konumuna getirmeyi hedeflemektedir. DAEÅž’le göstermelik mücadele üzerinden hem bölgede konumunu güçlendirmeye çalışmakta hem de kendi coÄŸrafyasında güvenlikçi ve ırkçı siyasetine meÅŸrulaÅŸtırıcı bahaneler bulmaktadır. Ancak diÄŸer taraftan da kıta güvenliÄŸinin Türkiye’nin güvenliÄŸinden geçtiÄŸini de zaman zaman hatırlamaktadır.
 
Türkiye:
 
Fırat Kalkanı Harekâtı ile iç ve sınır güvenliÄŸini saÄŸlamaya çalışan Türkiye, bölgenin en istenmeyen ülkesi olmuÅŸtur. Terörle mücadelesinde Kürt ve Türk halkının tam desteÄŸini alan Türkiye, Suriye ve Irak için farklı milletlerin birlikte yaÅŸayabileceÄŸine inanan ve bu amaçta çalışan belki de tek ülkedir. Türkiye’nin bu adımı, tarihin ve coÄŸrafyanın normalleÅŸmesi adına atılan en cesur adımdır. Elbette bölgeye dair bu seviyede bir normallik yukarıda bahsedilen hemen hemen bütün devletler tarafından endiÅŸe verici bulunmaktadır. Enerjisi tam, ekonomisi kuvvetli, siyasal bütünlüğü saÄŸlam bir Türkiye, bölge için olumlu olsa dahi bölge üzerinde jeo-stratejik emelleri olan aktörlerin çıkarına görünmemektedir. Bu minvalde, Türkiye’yi kudretten düşürecek ve zamanını iç güvenliÄŸini tehdit eden teröre endeksleyen bir ülkeye dönüştürecek her adım, yukarıda zikredilen devletler tarafından destek görecektir. Aslında Türkiye’nin baÅŸarısı bölge tarihi için de bir kırılma noktası olacaktır. Türkiye eÄŸer bu konjonktürden saÄŸlam çıkabilirse yukarıda bahsedilen Orta DoÄŸu denklemi çözülecek ve oyuncuların pozisyonu da deÄŸiÅŸecektir. Böylece tarih ve coÄŸrafya bir kez daha normalleÅŸecektir. Aksi halde bir yüzyıl daha geçse, bu coÄŸrafya tüm yeraltı zenginliÄŸini yerüstüne harcasa yine de ÅŸu on yılda yaÅŸadığı yıkıntıyı asla ve asla inÅŸa edebilecek duruma gelemeyecektir.
 
KARAR

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.